Günümüzde kadına yönelik şiddet dünyanın birçok yerinde farklı din, dil, sınıf, ırk ya da etnik kökene sahip kadınların yaşadıkları ortak bir sorundur. Dünyada her yaşta, her eğitim düzeyinde ve her gelir grubunda bulunan kadınların şiddete maruz kaldığı bilinmektedir. Türkiye’de kadına yönelik şiddet kavramı 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunda tanımlanmıştır. Bu kanuna göre kadına yönelik şiddet “kadınlara sadece kadın oldukları için uygulanan ve kadınları etkileyen, cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadınların insan haklarını ihlale yol açan ve şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranıştır” şeklinde tanımlanmaktadır.
Mezkur yasa metninden de anlaşılacağı üzerine kadına yönelik şiddet olgusu cinsiyet ayrımcılığına dayalı bir insan hakkı ihlali olup toplumun temel sosyal sorunlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesinde “insanların haysiyetleri ile bağdaşmayan muamelelere tabi tutulamayacağı” belirtilmiştir. Bu kapsamda ülkemizde de kadına yönelik şiddet cinsiyete dayalı bir anayasal hak ihlali olarak değerlendirilmektedir.
Şiddete uğrayan aile bireyleri için en etkili yöntem Aile Mahkemesi ve Cumhuriyet Savcılıklarına başvurudur. Aile Mahkemesine aile içi şiddet sebebiyle yapılacak bir başvuru neticesinde hâkim Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereğince çeşitli tedbirlerin uygulanmasına karar verebilmektedir. Bu tedbirlerin en başında müşterek evden uzaklaştırma ve eve belirli bir mesafeye kadar yaklaşmama gelmektedir. Aile içi şiddeti uygulayan kişi bu tedbire uymadığı takdirde tazyik hapsi ile karşı karşıya kalacaktır. Ayrıca aile içi şiddeti uygulayan kişiye nafaka ödeme yükümlülüğü de verilebilmektedir. Şiddeti uygulayan kişi koruma süresi içerisinde ev eşyalarına zarar vermesi halinde ve telefon yoluyla rahatsız etme, takip etme vb. durumlarda da hapis cezası ile karşılaşacaktır.
Sonuç olarak dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de kadına yönelik şiddet önemli bir sorun ve insan hakları ihlali olarak karşımıza çıkmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde kadına yönelik şiddet uygulayan kişiler ve şiddete maruz kalan kadınlar bu durumu meşru görmektedirler. Hatta kadınların çoğu gördükleri şiddeti kendilerine hak olarak görmektedir. Bu durum şiddetin toplum tarafından da onaylanan bir olgu haline gelmesine neden olmaktadır. Kadına yönelik şiddete karşı tedbirler almamak ve bu hukuksuzluğu görmezden gelmek şiddetin temel unsuru olan kadın erkek eşitsizliğini desteklemek anlamına gelmektedir. Bu nedenle kadınların da toplum içerisinde normal bireyler olarak görülmeleri ve huzurlu bir hayat sürdürmeleri için kadına yönelik şiddetin hem insanların hem de devletin gözünde bir suç olarak görülmesi, bunun yanında devletin kadına yönelik suçları cezalandırması ve kadınların korunmasına yönelik önlemleri arttırması oldukça önemlidir. Şiddete maruz kalan kadınlar açısından ele alındığı zaman kadınların hukuki haklarını iyi bilmelerinin ve şiddet karşısında hukuki yollara başvurmalarının kadına şiddet olaylarının en aza indirilmesine katkı sağlayacağı söylenebilir.